Dünyadaki ilk kot pantolon (blue jeans) 1850 yılında Bavyera ‘dan Amerika ‘ya göç eden Levi Strauss tarafından yapılmıştır.

Dünyadaki İlk Bale Gösterisi

Dünyadaki İlk Bale Gösterisi

ilk bale gösterisi

ilk bale gösterisi

Dünyadaki ilk bale gösterisi 2 Mart 1717 günü Kraliyet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir.

Bale, belli figürlere, adım atışlara dayalı dans ve müzikli gösteri türüdür.
Bale dansı, mimik, müzik, duygu ve dekor sanatlarının ileri standartda birleştirilerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanabilir. Asıl eleman olarak kullanılan dans aslında İtalyanca “dans” anlamına gelen “ballo” ya da “balletto” sözcüğünden türetilmiştir.

Bale ilk olarak İtalya’da rönesans döneminden görülmektedir. Mim sanatçılarının ortaçağ ve rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur. O zamanlarda koreografik bir düzeni olmayan bale Dominic de Piacenza ve Antonio Cornazzo’nun ilk koreografik kompozisyon denemeleri ve adımlara isim vermeleriyle gelişmiş bu noktada Fransızlar çok etkilenmiş ve bunun sonucunda bugünkü balenin ilk tohumları 1581’de Catherine de Medici’nin “Beaujoyeux” adlı Le Ballet Comique de la Reine tarafından sahnelenen gösterisiyle atılmıştır.

Hareket, söz ve şarkı urlarını içeren ilk bale, John Weaver’m “The Lovers of Mars and Venüs” (Mars ve Venüs’ün Aşkları” adlı balesidir. İlk kez 2 Mart 1717 günü Kraliyet Tiyatrosu’nda sahnelendi. Mars rolünde Louis Dupre, Venüs rolünde ise Bayan Santlow oynadılar.

Vulcan rolünü de bizzat Weaver canlandırdı. Müzik, iki ayrı besteci tarafından bestelenmişti. Richard Fairbank, dans müziklerini hazırlamış, Kraliyet Orkestrası’ndan Henry Symonds ise senfonilerin sorumluluğunu üstlenmişti. Tiyatronun yöneticisi Colley Cibber, prodüksiyon giderleri konusunda alabildiğine cimri davranmıştı. Çünkü, bu tür yeni eğlence tarzının ne gibi bir sonuç vereceğini kestiremiyordu. Ancak, halkın ilgisi, beklenenin de üstüne çıktı. Sonuçtan yeterince memnun olmayan tek kişi, balenin yazarı Weaver’ in kendisiydi.

Seyircilere göre daha gelişmiş bir beğenisi olduğunu öne sürüyor, bu nedenle de dansçıların performanslarından memnun olmuyordu. Dansçılar da Weaver’in “avantgarde” koreografisini yeterince özümleyememişlerdi doğrusu. Weaver, anılarında, “İtiraf etmeliyim ki” diyordu, “Dansları düzenlerken, modern eğilime daha çok kaydım.” Weaver, baleyi operadan ayıran ve bir sanat biçimi olarak bağımsızlığa kavuşturan ilk sanatçıdır. Kıta Avrupası’nda sahnelenen ilkballet d’action” ise, Marie Salle’in “Pygmalion” adlı yapıtıdır.

İlk kez 1734 yılı Ocak ayında Covent Garden’de seyirci karşısına çıktı ve aynı yıl Paris’te François Riccobini tarafından Theâtre-Italien’de yinelendi. Bale, Fransa’dan Rusya’ya geçti ve bu ülkede, 1751 yılında bale üstadı Lande yönetiminde İmparatorluk Tiyatro Okulu kuruldu. Bu verimli kaynakta klasik formunu bulan bale, 1911 yılında doğum yeri olan İngiltere’ye Diyagilev topluluğu ile geri döndü.

Fransa’da IV. Henry tarafından desteklenen bale tüm Avrupa’ya, oradan da 16. ve 17. yüzyılın sonlarında da Danimarka ve İsveç’e kadar yayılmıştır. Balenin altın çağı kendisi de iyi bir dansçı olan XIV. Louis döneminde başlamıştır. Bu döneme kadar halk tarafından dans edilirken bir kez profesyonel dansçılar kostüm maske ve peruklar kullanarak dans etmeye başlamışlardır.

18. yüzyılda bale tamamen kendini opera sanatından soyutlayarak özgür bir sanat formuna kavuşmuştur. Bunun da tohumları George Noverre trafından atılmış ve bugün sahnede gördüğümüz bale sanatı onun koyduğu kurallar üzerine kurulmuştur.

18. yüzyılın ikinci yarısında Rusya’ya ulaşan bale St.Petersburg’da Petipa ve Saint-Leon ile hayat bularak gelişmiş ve bugün hala sahnelenen Uyuyan Güzel, Fındıkkıran ve Kuğu Gölü gibi tanınmış eserler buradan tüm dünyaya yayılmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: İçerik koruması uyarısı!!